Miras Hukuku (Reddi)

Miras Hukuku (Reddi)

Miras Olarak Borç Kaldıysa Ne Yapmalısınız?

Eğer miras bırakandan size borç kaldıysa iki seçeneğiniz mevcut:

• Tüm borçları ödersiniz.
• Mirası reddedebilirsiniz.

Reddi Miras (Mirasın Reddi) Nedir?

Mirasın reddi, diğer bir deyişle reddi miras; miras bırakanın ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların ölenin her türlü borç ve alacaklarıyla birlikte oluşan mirasın hak ve yükümlülüklerini reddetmesi olarak tanımlanabilir.

Miras hukukunda geçerli olan külli halefiyet ilkesi gereği, yasal ve atanmış mirasçılar miras bırakanın ölümüyle kendiliğinden mirasçılık sıfatını kazanırlar. Mirasçılık sıfatı kazanıldığında artık miras bırakanın borçlarından yalnız tereke ile değil kendi şahsi mal varlıklarıyla da sorumlu hale gelirler.

Miras, miras bırakanın ölümü ile mirasçılara derhal ve kanunen geçer (TMK. 599). Bunun için kural olarak mirasçıların bir irade açıklamasında bulunmalarına gerek yoktur. Külli halefiyet ilkesi sonucu miras bir bütün olarak ve kendiliğinden mirasçılara geçer. Miras bırakanın alacak ve borçları da mirasçılara geçer ve mirasçılar bundan sadece tereke ile değil kendi kişisel mal varlıkları ile de sorumlu olurlar. Miras bırakanın bu şekilde borca batık olduğu durumlarda mirasçıların bundan sorumlu olmaması için “mirasın reddi” müessesi vardır.

Mirasın reddi hakkına yasal ve atanmış mirasçılar sahiptir. Mirasın reddi ancak mirasın intikalinden sonra mümkündür. Miras bırakanın ölümü üzerine miras kendiliğinden mirasçılara geçeceğinden ancak bundan sonra miras reddedilebilir. Miras bırakan ölmeden red hakkı doğmaz. Miras bırakan ölmeden önce ancak mirastan feragat sözleşmesi yapılması ya da miras hakkının temliki mümkündür. Mirasın Reddi, Türk Medeni Kanun (TMK) 605-618. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Mirasın paylaşılması ve reddi, atanmış veya yasal mirasçıları ilgilendiren önemli bir konudur. Atanmış veya yasal mirasçılar iki şekilde “reddi miras” talebinde bulunabilirler:

• Mirasın Gerçek Reddi
• Mirasın Hükmen Reddi

Mirasın Gerçek Reddi Nedir?

TMK m.609’a göre; ayırt etme gücüne sahip ve ergin olan mirasçıların yazılı veya sözlü olarak mirası reddettikleri yönündeki kayıtsız ve şartsız beyanlarını Miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesine bildirmeleri ile miras reddedilir. Bu haklarını kullanabilmeleri için miras bırakanın ölümü ve mirasın intikal etmiş olması gerekir. Bu ret beyanı herhangi bir şekil şartına tabi değildir. Yazılı veya sözlü olarak mahkemeye bildirilmesi yeterlidir.

Mirasın Reddi Davası Hasımsız Açılabilir!

TMK m. 605/1’e göre; açılan dava mirasın gerçek reddine ilişkin olup, hasım gösterilmesine gerek yoktur. Bu davada mirasçıların mirası reddettiğine ilişkin kayıtsız ve şartsız beyanları geçmişe etkili sonuç doğuran hak niteliğinde olup bu beyanların Sulh hakimi tarafından tutanak altına alınması hukuki sonuç doğurması için yeterlidir. Bu tür davalarda Sulh hâkimi reddin süresinde olup olmadığına ve mirasçılık sıfatının varlığını inceleyerek var olması halinde ret beyanını tespit ve tescil edecektir (Yargıtay 14. HD. 2015/7192 Esas-201/10452 Karar).

Mirasın reddi için mirasçının fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Çünkü ret beyanıyla birlikte tereke borçlarından sorumluluktan kurtulurken aynı zamanda mirasçı olma hakkı da ortadan kalkar. Ret beyanı özel yetkiye sahip temsilci tarafından da kullanılabilir. Tam ehliyetsizin ret beyanı yasal temsilci tarafından yapılır. Vesayet altındakiler için vasinin beyanının yanında sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin izni de gerekir (TMK m.463). Sınırlı ehliyetsizlerde yasal temsilcinin onayı ile ya kendisi ya da yasal temsilcisi doğrudan ret beyanında bulunabilir. Yasal danışman atanmış sınırlı ehliyetlilerin ret beyanının tam ehliyetlilerdeki gibi geçerli olduğu kabul edilmektedir. Mal ortaklığı rejiminde eşlerden biri diğerinin rızası olmadan ortaklık mallarına girecek bir malı reddedemez ve tereke borca batık ise bunu kabul edemez (TMK m.225).

Ret beyanın kayıtsız ve şartsız olması gerekir (TMK m.609). Aksi taktirde kayda ve şarta bağlanmış ret beyanı geçersiz olacağından mirasçı mirası kazanır. Bunun istisnası TMK m.614’de düzenlenen sonradan gelen mirasçı lehine mirasın reddidir. Burada mirası reddeden mirasçılar kendilerinden sonra gelen mirasçıların, mirasın resmi tasfiyesinden önce, mirası kabul veya redde davet edilmelerini talep edebilirler. Bunun üzerine red keyfiyeti o mirasçılara resmen tebliğ edilir. Bu mirasçılar bir ay içinde mirası kabul etmezse miras onlar tarafından da reddedilmiş sayılır ve miras iflas hükümlerine göre tasfiye edilir (TMK m.614)

Mirasın Reddi Nasıl Yapılır?

Mirasçı miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine yazılı veya sözlü olarak beyanda bulunmak suretiyle mirası reddedebilir (TMK. m. 609). Bu ret beyanı mirasın tümünü kapsayacak şekilde kayıtsız ve şartsız olmak zorundadır. Miras kısmen reddedilemez. Aksi halde mirasçı mirası iktisap eder.

Mirasın reddi işlemi yanılma, aldatma, korkutma sonucu olmamışsa ret beyanının Sulh Hakimince tescil işlemi yapıldıktan sonra tek taraflı olarak dönmek mümkün değildir. Yanılma, aldatma veya hile sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işlemi için iptal talebinde bulunulabilir.

Mirasın Reddi Hangi Sürede Yapılmalıdır?

Mirasın reddi için kanunda üç aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Buna göre miras bırakanın ölümünden veya mirasçının mirasçı olduğunu öğrenmesinden itibaren üç aylık süre içinde mirasın reddi talebinde bulunması gerekir. Bu ret talebi Sulh Hakiminin taktir yetkisi olmadan tescil edilir.

Miras üç ay içinde reddedilebilir. Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendiklerini ispat etmedikçe miras bırakanın ölümünden itibaren, atanmış mirasçılar için tasarrufun kendilerine resmen bildirildiği tarihte işlemeye başlar (TMK. m. 606). Bu süre içinde reddedilmeyen miras iktisap edilmiş olur.

Diğer bir süre olarak resmi defterin tutulduğu hallerde ret süresi bir ay olarak düzenlenmiştir (TMK. m. 626). Defter inceleme süresi bittikten sonra mirasçı mirası reddettiğini, resmi tasfiye istediğini veya deftere göre ya da kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan etmelidir. Ancak gerekli hallerde hakim ek süre verebilir (TMK. 626). Bu bir aylık süre tereke defteri tutan Sulh Mahkemesinin mirasçıları tereke hakkında kararlarını açıklamak üzere mahkemeye davet ettiği çağrının mirasçılara tebliği ile başlar (TMK m. 626).

Mirasın reddi ile ilgili sürelerin başlangıcı şu şekillerde gerçekleşir:

Yasal Mirasçılar İçin: Kural olarak yasal mirasçılar için bu süre miras bırakanın ölümünü öğrendikleri anda başlar (TMK m.606). Eğer mirasçılık sıfatı daha sonradan öğrenilmiş ise bu tarih başlangıç olarak kabul edilir. Yasal mirasçının ölüme bağlı tasarruf ile miras dışında bırakılmış olması halinde ret süresi bu tasarrufun iptal edildiğinin mirasçı tarafından öğrenildiği anda başlar.

• Atanmış Mirasçılar İçin: Atanmış mirasçılar için ret süresi üç aydır (TMK m. 606). Bu süre mirasçı olduklarını Sulh Mahkemesinin Vasiyetnameyi resmi olarak açması ve onlara tebliğ etmesi ile başar. Miras sözleşmesi ile atanan mirasçılar için bu süre yasal mirasçılarla aynı şekilde işler. Bu sözleşme ile üçüncü kişi atanmış olması halinde vasiyetnamedeki gibi resmi bildirim ile başlar.

Koruma Önlemi Olarak terekenin Deftere Geçilmesi: Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret süresi yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sulh hakimi tarafından kendilerine bildirilmesi ile başlar (TMK m.607).

Ret Hakkının Sonradan Gelen Mirasçılara Geçmesi: Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer (TMK m. 608). Bu durumda ölen mirasçının yerine geçen mirasçının iki ret hakkı doğar. Bu mirasçı hem kendi miras bırakanının kendisine bıraktığı mirası ret hakkına sahiptir, hem de kendi miras bırakanına onun miras bırakanından kalan mirası ret hakkına sahiptir. Mirasçı bu iki mirası reddedebileceği gibi sadece kendi miras bırakanına kalan mirası da reddedebilir. Ancak mirasçı kendi miras bırakanından kalan mirası reddedip, miras bırakanına kalan mirası kabul edemez. Çünkü ilk miras, ona mirası reddetmeden ölen kendi miras bırakanının terekesinin bir parçası olarak geçmektedir.

Sürenin Uzatılması ve Yeni Süre Verilmesi: Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi yasal ve atanmış mirasçılara verilen ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre verebilir (TMK m.615). Bunun için taleple birlikte haklı bir sebep olmalıdır.

Reddi Miras Beyanı Hangi Mahkemeye Yapılır?

Mirasın reddi talebi mirasın açılacağı yerin Sulh Hukuk Mahkemesine yapılır. Bu da miras bırakanın yerleşim yeri mahkemesidir. Ret beyanı mirasın açıldığı yerin Sulh mahkemesi tarafından mahkemenin özel kütüğüne tescil edilir (TMK m.609). Mirası ret talebinde bulunan mirasçıya talep halinde mirası reddettiğine dair bir belge verilir (TMK m. 609)

Reddi Miras Beyanı İptal Edilebilir Mi?

Kural olarak miras reddedildikten sonra bundan dönmek mümkün değildir. Ancak Borçlar kanunu m. 23 vd. çerçevesinde yanılma, aldatma, korkutma sonucu mirasçının ret beyanında bulunması halinde yapılan ret işlemi için iptal talebinde bulunulabilir. Mirasçı ret beyanının iptalini dava yolu ile ileri sürecektir.

Mirasın Reddi Hakkı Düşer mi?

Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı, mirası kayıtsız, şartsız kazanmış olur.
(TMK m. 610) Bu süre dolmadan mirasçı olarak tereke işlerine karışan, olağan yönetim dışındaki tereke işlerini yürüten ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine mal eden mirasçı artık mirası reddedemez. Mirası ret hakkı şu hallerde düşer:

Üç aylık ret süresinin dolması (TMK m. 606).

Feragat Sebebiyle Ret Hakkının Düşmesi; Mirası redden feragat etmek isteyen mirasçı yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesine beyanda bulunabileceği gibi bu beyanı ilgililere de (mirasçılar, vasiyet alacaklıları, tereke alacaklıları) yöneltebilir.

Tereke İşlerine Karışması Nedeni İle Ret Hakkının Düşmesi; Mirasçılardan biri terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak suretiyle tereke işlerine karışırsa, bu durum mirasçının mirası örtülü olarak kabul ettiğini gösterir ve mirasçının mirası ret hakkı sona erer (TMK m. 610). Yapılan bu işlemlerin olağan olup olmadı işlemin mahiyetine göre belirlenir.

Miras bırakanın zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerin dolmasına engel olmak için dava açması veya cebri icra yoluna başvurması ret hakkını ortadan kaldırmaz (TMK m. 610/ll). Buradaki amaç terekenin menfaatini korumak olduğu için mirasçı tereke işlerine karışmış olsa da ret hakkı düşmez. Yine Yargıtay’a göre mirasçılık belgesi almak tereke işlerine karışmak olarak nitelendirilemez ve bu eylem mirası örtülü kabul anlamına gelmez.

Sosyal güvenlik kurumunca dul veya yetim maaşı verilmesi tereke işlerine karışmak olarak değerlendirilemez. Dul veya yetim maaşı almak ret hakkının düşmesine yol açmaz. Yargıtay “destekten yoksun kalma” tazminatının mirasçılık sıfatından bağımsız bir nitelik taşıdığını, mirasın reddedilmiş olmasının bu tazminatın talep edilmesine engel olmadığını belirtmiştir.

Destekten yoksun kalma tazminatı, mirastan bağımsız bir haktır ve miras bırakan ile davacı arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü ya da mirasçılık ve akrabalık ilişkisi olmasına gerek yoktur. Mirasçının mirası reddetmiş olması destekten yoksun kalma tazminatı almasına engel değildir, bu hak mirasçılık sıfatından bağımsızdır (HGK 2007/222-4 Esas- 2007/222 Karar).

Mirasçıların tereke işlerine karışması olgusu hakim tarafından somut olayın yani mirasçının tereke ile ilgili yaptığı işlerin özelliklerine göre değerlendirilecektir. Bu şekilde örtülü bir kabul olup olmadığı ortaya konulacaktır.

Mirasçının Terekeye Ait Bir Malı Kendisine Mal Etmesi veya Gizlemesi Nedeni ile Ret Hakkının Düşmesi; Mirasçılardan birinin ret süresi içinde terekeye ait bir malı gizlemesi veya kendisine mal etmesi halinde mirasçının ret hakkı düşer ve mirasçı mirası kabul etmiş sayılır (TMK m. 610). Bu eylemi yapan kişinin mirasçı olduğunu bilmesi ve kasten hareket etmesi gerekir.

Mirasın Hükmen Reddi Nedir? Nasıl Yapılır?

Miras bırakanın ölümü tarihinde ödemeden aczi açıkça belli ve resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/ll). Hükmi rette şartların varlığı halinde herhangi bir irade açıklamasına gerek yoktur. Bu halde kabul ve ret için bir süre öngörülmemiştir. Bunun tespiti mahkemeden her zaman istenebileceği gibi, tereke alacaklılarının açtıkları davalarda da her zaman ileri sürülebilir.

Hükmi ret halinde de mirasçılar mirasın açılmasıyla terekeyi bir bütün olarak kazanırlar ancak bu kazanma geçicidir. Mirasçı mirası reddettiğini beyan etmek zorunda değildir. Karine olarak Mirasçıların ret süresini susarak geçirmeleri halinde mirası reddettikleri kabul edilmiştir (TMK m. 605). Hükmi ret karine olarak kabul edildiğinden ret için mirasçıların beyanda bulunmalarına gerek yoktur. Ancak mirasçı ilerde doğabilecek ihtilafları önlemek için Sulh Mahkemesine beyanda bulunabilir.

Mirasın hükmi reddi şartları şunlardır:

Miras bırakanın ölümü anında borçlarını ödemekten aciz durumda olması ve ödemeden aczinin açıkça belli olması,

Ya da Borçlarını ödemeden aczinin resmen tespit edilmiş olmasıdır.

Dava terekenin borca batık olduğunun tespiti nedenine dayalı olarak Türk Medeni Kanunu’nun 605/2. Maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi davasıdır. Ölümü tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Mirasçılar, Türk Medeni Kanunu’nun 610. Maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça, her zaman murisin ödemen aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. Maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. ( Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/2553 Esas- 2016/8639 Karar).

Bu şartların varlığı halinde mirasçıların karine olarak mirası reddettikleri kabul edilir. Bunun için ayrıca Sulh mahkemesine bu yönde bir beyanda bulunmalarına gerek yoktur. Ancak dava açıp tespit edilmesine de bir engel yoktur. Mirasçılar miras bırakanın borcundan dolayı tereke alacaklılarının kendilerine karşı açtıkları davalarda hükmi reddi savunma olarak ileri sürebilirler. Bu itiraz mahkemece hadise şeklinde incelenip karar verilebileceği gibi mirasçılara bu konuda iddialarını ispat etmeleri için uygun bir süre de verilebilir. İcra İflas Kanunun 68/IV maddesi de bu yöndedir.

Bu şekilde mirasçılara karşı açılan dava veya icra takiplerinde mirasçılar Hükmi reddi bir itiraz olarak ileri sürebilir. Bunun için mirasçıya bu konuda ilam getirmesi için uygun bir süre verilecektir. Bu itirazı İcra Mahkemesi incelemeye yetkili değildir.

TMK 605/2 gereği “Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır.” Mirası hükmen reddeden mirasçı tereke alacaklılarına husumet yönelterek bu durumun tespitini isteyebilir ya da açılan davalarda bunu def’i olarak ileri sürebilir (4. HD. 2016/1060 Esas-2016/8298 Karar).

Mirasın Hükmen Reddi Davasında Yetkili ve Görevli Mahkeme

Mirasçılar tarafından kendilerine karşı tereke borcundan dolayı açılacak takiplerde hükmi reddin ileri sürülmesi ve devamında hükmi reddin tespiti hususunda açılacak davalarda görevli ve yetkili mahkeme HMK’nın ilgili maddelerine göre belirlenir. Buna göre Yetkili Mahkeme takipte bulunan davalı tereke alacaklısının davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Görevli Mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir.

Mirasın hükmen reddi davası özelliği gereği, ölüm tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli ise ya da resen tespit edilmiş ise miras reddedilmiş sayılır (TMK m. 605/2). Mirasçılar zımnen mirası kabul etmiş sayılmadıkça her zaman miras bırakanın ödemeden aczinin tespitini isteyebilirler. Dava tereke alacaklılarına husumet yöneltilerek açılır. Görevli mahkeme alacaklıların davanın açıldığı zamanki yerleşim yeri mahkemesidir. Yetkili Mahkeme 6100 sayılı HMK’ya göre belirlenir ve aksine bir düzenleme olmadıkça Asliye Hukuk Mahkemesi görevlidir (HMK m. 20/1) (Yargıtay 14. HD. 2015/2918 Esas- 2016/4100 Karar).

Mirasın Reddinin Sonuçları Nelerdir?

Mirasın reddi ile mirasçılık sıfatı geçmişe etkili olarak, yani miras bırakanın ölümü anından itibaren sona erer (MK m. 611). Mirasın reddi yasal mirasçılar ve atanmış mirasçılar açısından ayrı ayrı hukuki sonuçlar doğurur:

Yasal Mirasçılar Açısından Reddi Mirasın Hukuki Sonuçları

Mirasın reddi mirasçılık sıfatını geçmişe etkili olarak sona erdirir. Miras, mirası reddetmiş olan mirasçı miras bırakandan önce ölmüş gibi paylaştırılır. Mirası reddedenin altsoyu varsa miras payı onlara geçer, yoksa bu durumda onunla aynı zümrede mirasçı olanların miras payı artar.

En yakın yasal mirasçıların tümüm mirası reddederse tereke MK. m. 612/l’e göre Sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir. Miras mirası reddedenin yerini alan mirasçılara geçmez.

Resmi tasfiye yapıldıktan sonra terekenden arda kalanlar mirası reddedenler arasında paylaştırılır(TMK m. 612/ll) Sadece atanmış mirasçıların hepsi mirası reddederse onların payı terekeye geri döner ve bundan yasal mirasçılar yararlanır. Bu durumda TMK 612 uygulanmaz.

Hem yasal hem de atanmış mirasçıların tümü mirası reddederse TMK 612’ye göre resmi tasfiyeye gidilir.

Mirasın murisin tüm mirasçıları tarafından reddedilmesi halinde tereke TMK m.612 gereği Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından iflas hükümlerine göre tasfiye edileceğinden mirası ret hakkı altsoya geçmez (Yargıtay 14. HD. 2015/2698 Esas- 2015/9610 Karar).

Sadece yasal mirasçılar mirası reddederse bu durumda TMK 612 uygulanmaz. TMK 611’e göre onların payı yerlerine geçen yasal mirasçılara geçecektir.

Mirasın altsoyun tamamı tarafından reddi halinde MK 613’e göre altsoyun miras payının tümü eşe geçer ve eş tek başına mirasçı olur. Altsoyun tamamı mirası reddedince miras ikinci zümreye geçmez ve eş tek başına mirasçı olur. Buradaki altsoy sadece miras bırakanın ölümü ile ilk sırada mirasçı olan altsoy olup altsoy zümresinin tamamı değildir.

TMK 614’te sonra gelen mirasçı lehine mirasın reddini düzenlemiştir. Buna göre mirası reddeden mirasçı kendisinden sonra gelen mirasçı ya da mirasçıların, kabul ya da ret için davet edilmeleri şartıyla mirası reddeder. Bu daveti miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh mahkemesi yapar. Mahkeme alt derecedeki mirasçıyı bir ay içinde karar vermeye davet eder. Bu süreyi susarak geçirme ret olarak kabul edilir.(TMK 614/ll)

Atanmış Mirasçıların Mirası Reddinin Sonuçları

Atanmış mirasçıların mirası reddetmeleri halinde aksine bir düzenleme yoksa reddedilen miras kesiminden sadece yasal mirasçılar yararlanır (TMK m 611/ll).

Mirasın Reddinde Alacaklı Haklarının Korunması

Miras Bırakanın Alacaklılarının Korunması: Borca batık bir mirası reddeden mirasçı, Miras bırakanın ölümünden önceki beş yıl içinde, denkleştirmeye tabi bir kazandırma almışsa bu miktardan, tereke alacaklılarına karşı paylaşmada geri vermekle yükümlü olduğu değerle sorumlu olur (TMK 618/l). Ancak olağan eğitim ve öğretim giderleri ile adet üzere verilen çeyiz bundan istisnadır (MK 618/ll). MK 618/lll’e göre kötü niyetli mirasçı geri vermekle yükümlü olduğu kazandırmanın tam değeri ile sorumlu olurken; iyi niyetli mirasçı sadece sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sorumlu olur. MK m. 618’in şartları varsa reddin iptaline gerek yoktur, sorumluluk kendiliğinden gerçekleşir. Ancak burada ret geçerliliğini korur, mirasçı aldığı kazandırma ile sorumlu olur.

Dosyadaki delillerden miras bırakanın oğlu miras olarak kalan taşınmazı kendi adına tescil etmiş ve sonrasında üçüncü şahsa devretmiştir. Yapılan bu işlemler TMK m. 610/ll’ye göre terekeyi sahiplenme anlamına gelmektedir. Bu sebeple mirasın hükmen reddi davası reddedilmelidir (Yargıtay 14. HD. 2016/3994 Esas-201512439 Karar).

Davacı mirasçılara karşı miras bırakanın borcundan dolayı açılan icra takibinde borç cüz’i bir miktar olup, mirasçıların bunu kendi malvarlıklarından ödemesi olağan işlerdendir. Miras bırakanın ölümü tarihinde terekenin borca batık olduğu anlaşılmış ve davacıların cüz’i bir borcu ödemiş olması mirası kabul ettiği anlamına gelmemektedir (HGK 2013/2-1607 Esas- 2013/1675 Karar).

Mirasçıların Kişisel Alacaklılarının Korunması: Borca batık bir mirasçı, sırf kendi alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse, alacaklıları ya da hakkında iflas açılmışsa iflas masası yeterli güvence verilmemesi halinde altı ay içinde reddi iptal ettirebilir (TMK 617/l). Bu süre hak düşürücü süre olup, mirasçının mirası reddettiği andan itibaren işler. Mahkeme reddin iptaline karar verirse miras resmen tasfiye edilir (TMK 617/ll). Mirasın resmi tasfiyesi sonucunda reddeden mirasçının payına bir şey kalırsa, bu önce itiraz eden alacaklılara ödenir, geriye bir kalırsa redde itiraz etmeyen alacaklıların alacağı ödenir. Bundan sonra da bir şey kalırsa bu da reddeden mirasçının yerine geçen mirasçılara verilir (TMK 617/lll).

Malvarlığı borçlarını ödemeye yetmeyen bir mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacı ile mirası reddederse, alacaklıları veya iflas idaresi kendilerine güvence verilmediği taktirde altı ay içinde reddin iptalini isteyebilirler (TMK 617). Bu yasa hükmü gereğince mirasçının alacaklılarının reddin iptalini isteme hakkı vardır. Yerel mahkemenin Mirasın reddinin şahsi bir hak oluğu yönündeki gerekçesi doğru değildir (2. HD. 2010/4303 Esas-2010/16104 Karar).

Bu iptal davasının açılabilmesi için mirasçının alacaklılarına zarar verme kastı olması gerekir. Aksi halde reddin iptali yoluna başvurulamayacaktır. Bu davada görevli mahkeme Asliye Hukuk mahkemesidir, yetkili mahkeme ise davalının son yerleşim yeri mahkemesidir.

Mirasın Hükmen Reddi Davasında, Dava Tüm Alacaklılar Gösterilmek Suretiyle Açılmalıdır

Dava terekenin borca batık olduğunun tespiti nedenine dayalı olarak Türk Medeni Kanunu’nun 605/2. Maddesi gereğince açılan mirasın hükmen reddi davasıdır. Ölümü tarihinde murisin ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. Mirasçılar, Türk Medeni Kanunu’nun 610. Maddesinde yazılı aykırılık da bulunmadıkça yani zımnen mirası kabul etmiş duruma düşmüş olmadıkça, her zaman murisin ödemen aczinin tespitini isteyebilir. Türk Medeni Kanunu’nun 606. Maddesinde belirtilen süre bu davada uygulanmaz. Dava alacaklılara husumet yöneltilerek görülür. ( Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2016/2553 Esas- 2016/8639 Karar).

Mirasın Reddi Davasında Menfaat Çatışması

TMK m. 426/2’ye göre bir işte yasal temsilci ile küçüğün ya da kısıtlının menfaati çatışırsa, vesayet makamının ilgilisinin veya resen temsil kayyımı ataması gerekir. Söz konusu mirasın gerçek reddi davasında anne ile çocukların hukuki yarar çatışması olduğundan mahkemenin çocuklara kayyım atayarak, kayyımdan çocuklar adına mirasın gerçek reddi yönünde beyan alması ve bu şekilde işlem yapması gerekir (Yargıtay 2. HD. 2012/12868 Esas-2013/5514 Karar)

Reddi Miras Davasında Maktu Harç Ödenir

Miras bırakanın ölümü anında terekenin borca batık olduğunun tespiti için açılan dava eda davası değildir. Bu davada mirasçılar bir irade açıklamasında bulunmak zorunda değildir ve TMK 599/1 maddesinin bir istisnası olarak bir hukuki durumun tespitine yönelik bir davadır. Niteliği gereği maktu harca tabidir ve kabul veya reddinde maktu vekalet ücretine hükmedilir (14. HD. 2015/2687 Esas- 2015/10406 Karar).

(Araştırma)

Av. Gürkan YUMUK– Av Selen Günsu TALU